5)MURABBA:
- Şarkı gibi dörder dizelik bentlerden oluşur.
- Uyak düzeni aaaa - bbba - ccca biçiminde olur.
- Bazen bu uyak düzeninin dışına çıkılarak bbba - ccca - ddda biçiminde kurulabilir.
- Bent sayısı beş ile sekiz arasında değişir.
- Bazı murabbalarda ilk bendin son dizesi her bendin sonunda tekrarlanarak ahenk elde edilir.
- Şarkıyla arasında konu farkı vardır. Bu nazım biçiminde toplumsal konulara da yer verilir. Bireysel konularda, dini konularda yazılanları da vardır.
- 16. yy sanatçısı Aşki ve Fuzuli, Tanzimat sanatçısı Namık Kemal en çok murabba yazan şairler olarak bilinmektedir .
Teknoloji Haberleri Ve Edebiyat
11 Mart 2016 Cuma
Divan Şiirleri - Şarkı
4) ŞARKI :
- Türklerin divan şiirine kazandırdığı nazım biçimidir.
- Halk edebiyatındaki türkünün etkisiyle oluşmuştur
- Nedim'le özdeşleşen bir şiirdir.
- Dörder dizelik bentlerle oluşur.
- Üç ya da beş bentten oluşur.
- Uyak düzeni aaaa - bbba - ccca biçimindedir.
- Aruz ölçüsüyle yazılır.
- Genellikle zengin ve tam uyak kullanılır.
- Aşk, sevgi, ayrılık gibi bireysel konularda yazılır.
- İlk şarkı örneklerini Sebki Hindi akımınının temsilcisi
Naili vermiştir. En çok şarkı yazan şair ise Enderunlu Vasıf'tır; ama en başarılı isim olarak da Nedim tarihe geçmiştir .
ÖRNEK :
- Türklerin divan şiirine kazandırdığı nazım biçimidir.
- Halk edebiyatındaki türkünün etkisiyle oluşmuştur
- Nedim'le özdeşleşen bir şiirdir.
- Dörder dizelik bentlerle oluşur.
- Üç ya da beş bentten oluşur.
- Uyak düzeni aaaa - bbba - ccca biçimindedir.
- Aruz ölçüsüyle yazılır.
- Genellikle zengin ve tam uyak kullanılır.
- Aşk, sevgi, ayrılık gibi bireysel konularda yazılır.
- İlk şarkı örneklerini Sebki Hindi akımınının temsilcisi
Naili vermiştir. En çok şarkı yazan şair ise Enderunlu Vasıf'tır; ama en başarılı isim olarak da Nedim tarihe geçmiştir .
ÖRNEK :
Sevdigüm bir hûb sadâdur
Mâ'il-i zevk u safâdur
Kârı uşşâka vefâdur
Meşrebümce dilrübâdur
Mâ'il-i zevk u safâdur
Kârı uşşâka vefâdur
Meşrebümce dilrübâdur
Firkati kesdi amânum
Göklere çıkdı figânum
Nola sevdümse a cânum
Çeşm-i mahmûrı elâdur
Göklere çıkdı figânum
Nola sevdümse a cânum
Çeşm-i mahmûrı elâdur
Sen gücenme dilpesendüm
Ben seni gayet begendüm
Kim demiş sevmez efendüm
Vâsıfa bu iftirâdur
Ben seni gayet begendüm
Kim demiş sevmez efendüm
Vâsıfa bu iftirâdur
ENDERUNLU VASIF
Divan Şiirleri - Rubai
3)RUBAİ:
- İran edebiyatında doğan bir nazım biçimidir.
- Tek dörtlükten oluşur.
- Felsefi konuların ve aşkın anlatıldığı, anlam yoğunluğu olan şiirlerdir.
- Sözlük anlamı da 'dörtlü' demektir.
- Uyak düzeni 'aaxa' biçimindedir.
- Her dizesinde farklı bir aruz kalıbı kullanılabilir.
-Genellikle dördüncü dizede ana düşünce verilir.
- Ömer Hayyam'la özdeşleşen bu türde Mevlana da başarılı bir ismidir.
- 17. yy sanatçısı Azmizade Haleti ve Nabi başarılı isimlerindendir.
- Yahya Kemal Beyatlı, Arif Nihat Asya Cumhuriyet Döneminde bu nazım biçimiyle eserler kaleme almışlardır.
ÖRNEK :
Bilmem kime yahut neye uyduk gittik
Gâhi meye gâhi neye uyduk gittik
Erbâb - ı zekâ riyayı mezhep bildi
Bizler dili divâneye uyduk gittik
YAHYA KEMAL BEYATLI
Divan Şiirleri - Kaside
2) KASİDE :
- Divan edebiyatında 31 - 99 beyit arasında değişen nazım biçimidir.
-Arapça 'ksd' kökünden gelir ve 'kasıtlı yazılan şiir' olarak
bilinir.
- Allah'ı, peygamberi, devlet büyüklerini övmek amacıyla
yazılır.
- Düzenin bozukluğundan, yönetimden şikayet eden kasideler de vardır.
- Uyak düzeni aa - ba - ca - da - biçimindedir.
- Gazelde olduğu gibi ilk beytine matla, son beytine makta
adı verilir.
- Divan edebiyatının kaside şairi Nef'i olarak bilinir.
- Kasidenin en güzel beyitine 'beytül kasid', şairin adının
geçtiği beyite de 'taç beyit' adı verilir.
- Kasideler çeşitli bölümlerden oluşur, bunlar aşağıdaki
tablodaki gibidir:
- Kasideler işledikleri konulara göre de isim alırlar. Kasidenin türleri aşağıdaki gibidir:
1) Tevhid (Allah'ın birliğini, büyüklüğünü anlatan kasidelerdir. )
2)Münacaat (Allah'a yalvarıp af dilenen kasidelerdir. )
3)Naat (Hz. Muhammed ve dört halifenin övüldüğü kasidelerdir. )
4) Methiye (Padişah ve devlet büyüklerinin övüldüğü kasidelerdir. )
5) Culusiye (Padişahın tahta çıkışını kutlamak amacıyla yazılan kasidelerdir .)
ÖRNEK :
Kaside
Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i-yekpâre iki bahr arasında
Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır
Altında mı üstünde midir cennet-i a'lâ
Elhak bu ne hâlet bu ne hoş âb u hevâdır
İnsâf[ı] değildir anı dünyâya değişmek
Gülzâr[ı]ların cennete teşbîh[i] hatâdır
İstanbul'un evsâfını mümkün mü beyân hiç
Maksûd[ı] hemân sadr-ı kerem-kâra senâdır
Ez-cümle Nedîmâ kulun ey Âsaf-ı devrân
Müstağrak-ı lütf u kerem ü cûd u atâdır
- Divan edebiyatında 31 - 99 beyit arasında değişen nazım biçimidir.
-Arapça 'ksd' kökünden gelir ve 'kasıtlı yazılan şiir' olarak
bilinir.
- Allah'ı, peygamberi, devlet büyüklerini övmek amacıyla
yazılır.
- Düzenin bozukluğundan, yönetimden şikayet eden kasideler de vardır.
- Uyak düzeni aa - ba - ca - da - biçimindedir.
- Gazelde olduğu gibi ilk beytine matla, son beytine makta
adı verilir.
- Divan edebiyatının kaside şairi Nef'i olarak bilinir.
- Kasidenin en güzel beyitine 'beytül kasid', şairin adının
geçtiği beyite de 'taç beyit' adı verilir.
- Kasideler çeşitli bölümlerden oluşur, bunlar aşağıdaki
tablodaki gibidir:
- Kasideler işledikleri konulara göre de isim alırlar. Kasidenin türleri aşağıdaki gibidir:
1) Tevhid (Allah'ın birliğini, büyüklüğünü anlatan kasidelerdir. )
2)Münacaat (Allah'a yalvarıp af dilenen kasidelerdir. )
3)Naat (Hz. Muhammed ve dört halifenin övüldüğü kasidelerdir. )
4) Methiye (Padişah ve devlet büyüklerinin övüldüğü kasidelerdir. )
5) Culusiye (Padişahın tahta çıkışını kutlamak amacıyla yazılan kasidelerdir .)
ÖRNEK :
Kaside
Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır
Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i-yekpâre iki bahr arasında
Hurşîd-i cihân-tâb ile tartılsa sezâdır
Altında mı üstünde midir cennet-i a'lâ
Elhak bu ne hâlet bu ne hoş âb u hevâdır
İnsâf[ı] değildir anı dünyâya değişmek
Gülzâr[ı]ların cennete teşbîh[i] hatâdır
İstanbul'un evsâfını mümkün mü beyân hiç
Maksûd[ı] hemân sadr-ı kerem-kâra senâdır
Ez-cümle Nedîmâ kulun ey Âsaf-ı devrân
Müstağrak-ı lütf u kerem ü cûd u atâdır
Divan Şiirleri - Gazel
1) GAZEL
- İran edebiyatından bize gelen bir nazım biçimidir.
- Beş ile on beş beyit arasında yazılır; ama on dokuz beyitten oluşanlarına da rastlanan bir nazım biçimidir.
- Aşk, aşk acısı, yalnızlık, sevgilinin ilgisizliği gibi konularda yazılır.
- Uyak düzeni aa - ba - ca - da… biçimindedir.
- Konularına göre isim alır. (rindane, aşıkane…)
- En güzel beytine beytül gazel, ilk beytine matla, son
beytine makta adı verilir.
- Matla beyitinin altında yer alan beyite "Hüsni matla" , makta beyitinin hemen altındaki beyite de " Hüsni makta " denir.
- Şiirlere isim verilmez ; ama bu şiirler rediflerine göre isim alır
ÖRNEK :
Sinün yüzün güneşdür yoksa aydurCanum aldı gözün dakı ne eydür | Senin yüzün güneş midir, yoksa ay mıdır? Gözün canımı aldı, daha nesöyler? |
Binüm iki gözüm bilgil canumsın Bini cansuz koyasın sen bu keydür | Benim iki gözüm, bil ki (sen) canımsın; beni sen cansız bırakasın bu uygun mudur? |
Gözümden çıkma kim bu yir sinündürBinüm gözüm sana yahşı sarâydur | Gözümden çıkma ki bu yer senindir;benim gözüm senin için güzel bir saraydır. |
Ne okdur bu ne okdur değdi sinden Binüm boyum sünüydi şimdi yaydır | Bu nasıl bir oktur, nasıl ok, (bana) senden ulaştı; benim boyum mızrak idi, şimdi yaydır. |
Temâşâçün berü gel kim göresin Nite gözüm yaşı ırmak u çaydur | Seyretmek için yakına gel ki gözümünyaşı nasıl bir ırmak ve çaydır, gör. |
Sinün boyun budağdan ağdı geşti Cihân imdi yüzünden yaz u yaydur | Senin boyun budaktan çıktı (ve)yükseldi; dünya şimdi (senin) yüzünden bahar ve yazdır. |
Bugün ışkun odından ıssı alduh Bize kayu değül ger kar u kaydur | Bugün aşkının ateşinden sıcaklık aldık (ısındık), eğer kar ve tipi (olsa) bize tasa değil. |
Bana her gice sinden yüz bin assı Binüm her gün işüm sinden kolaydur | Bana her gece senden yüz bin yarar(vardır), benim her gün işim senden(dolayı) kolaydır. |
Veled yohsuldı sensüz bu cihânda Sini buldı bu kezden beğ ü baydur SULTAN VELED |
20 Şubat 2016 Cumartesi
Mantık-ut Tayr Nedir ?
Mantık-ut Tayr (``Kuşların Diliyle`` veya ``Kuş Dili``)
Gerçeğin peşine düşen otuz kuşun hikayesidir. Kuşların yolculuğu ile insanın hakikatı bulma yolundaki engelleri ve çabalarını sembolize eder. Her bir kuş farklı bir insan karakterini ifade etmektedir. 4724
İranlı sufi şair
Feridüddin-i Attar tarafından kaleme alınmış bir
manzum
eserdir. Gerçeğin peşine düşen otuz kuşun hikayesidir. Kuşların yolculuğu ile insanın hakikatı bulma yolundaki engelleri ve çabalarını sembolize eder. Her bir kuş farklı bir insan karakterini ifade etmektedir. 4724
beyitten
oluşan mesnevi tarzında yazılmış bir eserdir. Mevlana için esin kaynağı olduğu söylenmektedir}. Kuşlar zorlu 7 vadiden geçmiştir istek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret, yokluk.
Mantıku`t - Tayr`dan bir şiir örneği:
...
Yola ne menzil belürdi ne nişan / Çıkdı her kuş yüreğinden yüz figan
Yidi yıl uçdular bülbül gibi / Bir nefeslik gitmediler gül gibi
Biri gördi bir saray-ı zerginar / Uçar iken anda indi şah-var
Birisi bir mah-ruyı gözledi / Yolını kodı vü anı istedi
Birini bir dağ başında kurt yidi / Birisi ben girü dönerem didi
Kimi sayru oldı vü kaldı girü / Kimisi varmadı hiç ilerü
Yüz bin er yolda can virmiş henüz / Bilmedi biri ki nedür bu rumuz
... }
Yola ne menzil belürdi ne nişan / Çıkdı her kuş yüreğinden yüz figan
Yidi yıl uçdular bülbül gibi / Bir nefeslik gitmediler gül gibi
Biri gördi bir saray-ı zerginar / Uçar iken anda indi şah-var
Birisi bir mah-ruyı gözledi / Yolını kodı vü anı istedi
Birini bir dağ başında kurt yidi / Birisi ben girü dönerem didi
Kimi sayru oldı vü kaldı girü / Kimisi varmadı hiç ilerü
Yüz bin er yolda can virmiş henüz / Bilmedi biri ki nedür bu rumuz
GÜLŞEHRí
... }
Nasreddin Hoca Ve Bazı Fıkraları
Nasreddin Hoca (d. 1208 - ö. 1284), Orta Çağ döneminde Akşehir ve Konya'da, Selçuklu veya Osmanlı Devleti döneminde var olduğuna inanılan mizah figürü. Nasreddin Hoca, komik hikâyeleri ve fıkralarıyla hatırlanan ve aynı zamanda popülist bir filozof olan bilgeydi. Kendisi çoğunlukla hazırcevaplılığı ile tanınır.
Yakın Doğu, Orta Doğu ve Orta Asya'nın birçok ulusu Nasreddin Hoca'yı sahiplenir. Nasreddin Hoca'nın adı, çeşitli kültürlerde farklı şekillerde yazılır. Nasreddin'i genellikle "Hoca", "Molla" ya da "Efendi" isimleri izler. İtalya'nın Sicilya Adası halkı arasındaki fıkralarda devamlı ismi geçen "Giufà"" karakterinin de Nasreddin Hoca hikayelerinden alınmış olduğu bilinmektedir.
1996-1997 UNESCO tarafından Uluslararası Nasreddin Yılı ilan edilmiştir.
Evliya Çelebi, Nasreddin Hoca hakkında şöyle der;
Akşehir'de büyük din adamı ve değerli zat "El-Mevla Hazret Şeyh Hoca Nasreddin"'in kabri vardır. Kendisi Akşehirli'dir. Gazi Hüdavendigar'a yetişip, Yıldırım Han zamanında şöhret bulmuştur. Fazilet sahibi olup, hazırcevap, keramet sahibi, filozof, din ve dünya işlerini birlikte ve eksiksiz yürüten büyük bir zat idi. Timurlenk ile bir toplantıda bulunmuştur. Timur Han, O'nun şerefli sohbetlerinden hoşlanırdı. Bu sebeple, o büyük bilginin hatırı için Akşehir'i yağma ettirmemiştir. Büyük hocanın sözleri ve latifeleri, bütün lisanlarda atasözü olarak söylenir.(...) Yıldırım Han'ın vefatından sonra, Çelebi Sultan Mehmed zamanında dünyadan göç etmiştir. Akşehir dışındaki kubbeli türbesine defnolunmuştur. Dört tarafı parmaklıkla çevrilidir. Allah rahmet eylesin.
Yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikâyesi, Ebu'l Hayr Rumi'nin 1480 tarihli Sarı Saltuk'un hayatını anlatan Saltukname'sinde bulunmaktadır. "Saltukname", Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'ın, şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebül Hayr Rumi tarafından yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır. Tahsiline Abdullah Efendi'de başladığı ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yaptığı dönemde vefat ettiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun,Selçuklular devrinde yaşadığını ve Timur Han ile görüşmediğini dikkate almak gerekir.
Nasreddin Hoca, insanlara doğru yolu gösteren, iyilikleri bildiren, doğruya sevk eden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. Özhan Öztürk Nasreddin Hoca'nın Moğol işgali altında kıvranan Anadolu halkının çaresiz yazgısının sembolü olduğunu, yazılı basının olmadığı bir dönemde yöneticiler ve kamu düzeninin eleştirisinin Hoca’nın ağzından dile getirildiğini yazar Pertev Naili Boratav
Bu latifelerin toplandığı eserlerden biri de, Londra´daki British Museum´da bulunan Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum; "İşte, Nasreddin Efendi'nin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var - yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akıbetini hayreyleye" şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Nasreddin Hoca adlı eserde de başka nüktelerine yer verilmiştir.
Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk ve ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksaklıkları, düzeltmek ve insanlara nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, onları düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir. Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, onların çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerinden çok istifade etmişlerdir. Dönemin ünlü kadılarının bile Nasreddin Hoca'dan yardım ve öğüt aldığı söylenir. Nasreddin Hoca fıkraları, batı dillerine de çevrilmiş, bu dillerde Hoca hakkında mühim neşriyat yapılmıştır. Bunlar arasında Pierre Mille´in Nasreddin et son Épouse adlı kitabı, Edmonde Savussey´in La Litterature Populaire Turque adlı eserindeki Nasreddin Hoca bölümü, Jean Paul Carnier´in Nasreddin Hoca et ses Histoires Turques adlı eserlerini zikretmek yerinde olur.
Fıkralar
BU NASIL NAMAZ
Nasreddin Hoca abdest alırken bir ayağına su yetmemiş.Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.Bunu gören camı cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz ? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz diye cevap vermiş.
Nasreddin Hoca abdest alırken bir ayağına su yetmemiş.Namaz kılarken de bir ayağını yukarı kaldırarak namaz kılmış.Bunu gören camı cemaati :
-Hocam bu nasıl namaz ? diye sormuş.
Nasreddin Hoca :
-Bir ayağı abdestsiz namaz diye cevap vermiş.
9 AKÇE Mİ 10 AKÇE Mİ
Bir gün nasreddin hoca rüyasında bir adamla konuşuyormuş adam 9 akçe diyormuş.Nasreddin hocada 10akçe diyormuş.Nasreddin hoca rüyadan uyanmış ellerinde hiç akçe yok.Geri uykuya dalmış ve adama demiş tamam 9 akçe olsun.
Bir gün nasreddin hoca rüyasında bir adamla konuşuyormuş adam 9 akçe diyormuş.Nasreddin hocada 10akçe diyormuş.Nasreddin hoca rüyadan uyanmış ellerinde hiç akçe yok.Geri uykuya dalmış ve adama demiş tamam 9 akçe olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)