14 Şubat 2016 Pazar

Dede Korkut Hakkında Bilgi Ve Bir Hikayesi

Dede Korkut destanların ilk anlatıcısıdır. Eserin çeşitli yerlerinde “dede”, giriş bölümünde dört defa “ata” unvanıyla anılmıştır. Göçebe Türkler’in yüceltip kutsallaştırdığı, bozkır hayatının geleneklerini ve törelerini çok iyi bilen biridir.
Hayatı hakkında tarihî kaynaklardaki bilgiler farklılıklar gösterir. Kimi kaynaklarda Oğuzlar’ın Kayı boyundan, kiminde Bayat boyundan olduğu söylenir. Saltukname’de Dede Korkut Osmanlılar’la aynı soydan gösterilir ve Osmanlılar’ın soyu Oğuzlar’la birlikte İshak peygamberin oğlu Îs’e bağlanır. Halk rivayetlerine göre Dede Korkut aydın, berrak gözlü dev kızından dünyaya gelmiştir.
İslâm’dan önce yaşamış olmakla birlikte menkıbelerde İslam peygamberinin zamanına da yetişmiş gösterilir. 295 yıl yaşadığı rivayet edilir. Oğuz hükümdarlarına vezirlik yapmış olduğundan bahsedilir. Kimi kaynaklara göre Oğuz hanlarının onuncusu olan Kayı İnal Han’ın başmüşaviridir; kimine göre on dördüncü han olan Kanlı Yavguy’ın müşavirlik yapmıştır. Bir menkıbeye göre Kayı İnal Han Muhammed devrine Müslüman olmuş ve Dede Korkut’u Peygamber’e elçi göndermiştir. Eserde genellikle ozan olarak ortaya çıkar
Şamanizm kökenli bir menkıbeye göre Kırgız şamanlarına kopuz çalmayı ve türkü söylemeyi öğretmiş olan bir şamandır. Kazak halkı arasında bir Müslüman Kazak ermişi olarak tanınır. Seyhun nehrinin sol yakasında kurulmuş bir Kazak obasında yaşayıp, ölünce nehrin sağ kıyısına gömüldüğü anlatılır. Dede Korkut'un mezarının Bayburt Masat Köyünde olduğuna dair rivayetler vardır. Her yıl Bayburt'ta "Uluslararası Bayburt Dede Korkut Kültür Sanat Şöleni" düzenlenmektedir.

Begin Oğlu Emren

Begil Oğlu Emren, Türk kültürü hakkında önemli bir kaynak teşkil eden ve 15. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülen Dede Korkut Hikayeleri içerisinde yer alan hikâyelerden biridir.

Hikaye

Bayındır Han yine otağını kurdurmuş, gelen hediyeleri alır idi. Ancak, çok üzüntülüydü. Soranlara, “Hediyeler az, ben şimdi bu beylere ne vereceğim” dedi. Gürcistan haracı olan bir at, bir kılıç ve bir çomağı, Begil Beye verip, onu sınır kumandanlığına atadı. Begil bu görevi çok iyi yaptı. Bayındır Han onu onurlandırdı. Bîr gün, Begil Bey ava çıktı. Vurduğu bir geyiğin peşinden giderken, ayağı kırıldı. O halde, güç bela obasına vardı. Çok geç­meden, kırılan ayağı bütün obanın dilindeydi… Begil’in elinden bizar olan düşmanlar, bunu fırsat bilip, Begil’in obasına saldın hazırlığına giriştiler. Begil’in bundan haberi olunca, derin üzün­tüye kapıldı. Babasının bu halini gören oğlu, durumu öğrenince, “Ben nasıl bir evlat olayım da, babamın yerine savaşmayayım” diyerek, babasının atına bindi, kılıcını kuşandı, yayını taktı… Kâfirler Begil Bey’in atını tanıyorlardı. Binicisinin de onun oğlu olduğunu öğrendiler. Üzerine vardılar. Oğlan kavgada ye­nildi. Allah’a yalvardı. Allah Cebrail’e, “Bu kuluma kırk yiğidin gücünü verdim” dedi. Bu sefer, oğlan kâfiri yerden yere vurdu. Kâfir, Begil’in dinini kabul etti. Babası oğluna, karşı kara dağdan yayla, at sürüsünden oldu. Dedem Korkut geldi, bu Oğuzname’yi söyledi. Adı “Begü Oğlu Emren olsun” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder